1 Mayıs 2018 Salı

şiir denemez,

kuş olsam yüreğime göç ederdim,
aldırmazdım döviz artışına,
zira hiçbir yatırım mutluluk getirmez bana,
çiçeği açan kirazlar kadar,
egoyu beslediği sürece bilgi, üçüncü sayfa haberinden farksız,
tırnaklarımı dişlerimle değil,
yalnızlığımla törpüledim de, öyle geldim bahçene,
ki ben en güzel bitkisiydim yüreğinin,
sen beni büyütemedin,
kuruttun, zararı yok
yine bahar gelir, yine çiçek açarım da
senin bahçene hep kurak kalırım,
alıştım;
yazgımı, kara toprak humuslarıyla besleyip
çapalamaya,
sonra, boşa çıktı çabalarım,
toprağa gömdüğünde anladım, dedemi,
berrak su görmedim,
fakat,
kendimi sudan mahrum bırakmaktansa
suya,
yola,
ve yolda olmaya
razı oldum
dedim,
bir süre sustu,
niye şiir gibi konuşuyorsun dedi yabancı bir dille,
aslında bu benim hassasiyetimin bi parçası,
ama
şiirdi zaten,
yani şiir gibiydi,
şiir denemez belki ama, ona yakın bir şeydi
dedim,

dikiş iğnesi

ben küçükken sever misin beni,
vakit var daha
karşındayım işte,
hatta çeşitli marifetler edindim kendime,
mesela
geçirebiliyorum boynumu dikiş iğnesinden
karla kaplı o sessiz bahçe de
hamile ve hamilelik şüphesi olanların giremeyeceği yerlere gitmeden de içimi gösterebilirim sana,
kemiklerim sayılabilir
yalnızlığım sırasında,
bak karşıdan karşıya geçen ülke bizim,
elinden tuttuğu da ben,
tepeden tırnağa saygılıyım ve zayıf, ince telli ruhum,
dünya çapında
sevecek misin?
küçükken,
sen,
beni,
dedi ve soldan çıktı,
dışında hasret kokan, kalbi kırmadan,

ev yemeği

bilmediğim şehrin soğuğuna karışıyor yalanlarım,
yabancılaşmam hiç bu kadar yabancı kalmamıştı yabancılara
kalın, yorgun ve tozlu ayaklarım şahit anılarıma,
kabına sığmıyor çocuklarım,
bir şekerle kanmıyor artık hüznüm
yârin o kara kaşlı yüzüne,
inanmıyorum kokuların çekiciliğine
kasapların samimiyetine,
kudretimden kuvvet bularak ve yaşayarak
sisli yolun bacası tüten ilk evinde,
nefesimizi harlayarak yoksullukla
bu hayatın biteceğine inanmıyorum,
inanmıyorum kendime bile,
inansam böyle olmazdı,
yüreğimde ki ilk siyasi ayaklanmada yıkıldım,
yıkıldım bütün çoluk çocuğumun önünde,
halkımın önünde ağlattılar beni,
yaş akmadı benim kadar gözünden Hz. Yakup’un bile,
karaladım şiirlerin özlemini,
gerçekçi olmaları hakkında çeşitli seminerler verdim,
kır gezmelerine götürdüm,
ev yemekleri yaptım hatta
fakat sızılarını çok uzaktan dahi hissedebildim,
artık dizelere de inanmıyorum,
sana da,

Filistin

ekildim toprağa
bir insan olarak yaşamak adına,
sevemedim
ama vazgeçemedim de,
yine şiirle besledim onları,
kurak zamanlarıydı kalbimin
ve yalnızdım
anlam veremediğim bu şehirde,
gözyaşlarım yetmiyordu kalbimi büyütmeye
uçurtma aramaya çıkmış bir çocuktum
kanatları kopmuş, koparılmış, yıpranmış mahallemizde
duyguların Filistin’i deyip bombaladılar yüreğimi
ölen önce kadınlar ve çocuklar,
olan yine bana olmuş olacak ki
kıpırdatamadım kalemimi
çatlamış duvardan sızıp gelen kan benim sanki
bu doğunun kara kışında yetişen bir palmiyenin tasviriydi sanki
ben bir insanın tasviri,