12 Nisan 2017 Çarşamba

alâ

hep uçmak ister,
hep sürünürsün,
kader de varsa yaşamak
ne alâ
yoksa da
ne alâ
tüm bunlar olurken,
gölgem beni alt edip ayağa kalktı,
duvardan duvara geçebiliyorum artık,
ve içinizden,
sessizce
üzerinde mayınlı bölge yazmıyordu,
koşarak geldim sana,
nereden bilebilirdim parçalanacağımı,

coğrafik

şimdi seni coğrafik bilgilerle tavlamak vardı,
ellerinin içine bakıp
dağlarının avuçlarına dik mi yoksa paralel mi olduğunu anlatırdım,
belki de en uzun gecenin başladığı ve bittiği yerde sarılırdım sana,
bu da hoşuna gitmezse
iklimini sorgular,
iklimine şirk koşardım, yalınayak,
toprağının hangi bölgeye ait olduğunu bile söylerdim sana,
her neyse,
sen yine de çıkma karşıma,
zira gözlerim yağmurlu,
ıslatırlar seni,
üşürsün,

naif

bir şiir pencere açamaz,
yüreğe su serper,
huzur verir,
hatta ağlatır!
ama şiir
pencere açmaz,
açamaz,
çünkü hamallık insan işidir,
şiir naiftir,
şiir asildir,

öğrenci topluluğu

ağaçları sıralamış
saç ve tırnak kontrolü yapan bir müdürden,
çimenlerin üstünde ki piknik tüplerinden
ve
beyazlarla renklileri karıştan bir öğrenci topluluğundan
kurtuldum da geldim dünyaya,
yasal olmayan bir organdan üstelik,
en hastalıklı hücrelerimle
girdim aranıza,
geçmiş ola,

karmakarışık

soğuk bir kıştan çıktım,
yalın,
yapraksız,
dilsiz
ve soğuk,
hatta bir çok duyguyla,
karmakarışığım,
toprakta,
elimde bir tas su
bir de çapa ile
ekmişim kendimi
toprağa,
belki yeşerir,
kök salarım aranıza
belki de beni seversiniz
çiçekler açarsam,
kim bilir,

kamp

bu bir intihar olsaydı,
çok delikanlı ölüm olurdu,
türküler söylenir
kartondan bozma,
huzur yeşerir
kederden doğma,
bu bir intihar olsaydı
çağ kapatan bir ölüm olurdu,
yeni nesil kitap okur,
kuşlara adres sorulmazdı,
bu bir intihar olsaydı
politik bir ölüm olurdu,
baş üstünde taş kalmaz,
hepsi üstüme düşerdi,
bizim dışımız da herkes
kavuşurdu,
bu bir intihar olsaydı
çok sağlıklı bir ölüm olurdu,
gidip kamp kurardın
yüreğini yakar
ısınırdın,
ama kötü haber,
bu bir intihar değil!