10 Aralık 2016 Cumartesi

geyik

paspal bir geyiğin
hüzünlü buruk tüyleri,
nadide bir çiçeğin
kırık dökük dalı,
huzursuz bir şairin
eğreti şiiri,
sıcak bir düşün
soğuk solgun kahramanı,
eski bir adamın
eski eşyaları,

boğaz

martılara atılan her simitle,
boğazıma durdu, koca İstanbul,

jeton

jetonla çalışıyorum bu günlerde,
içime attığım kederle faaliyet gösteriyorum,
bir kafesin içinde,
bir lirayım

çiğ

belki de korkulması gerekir çiğ et yiyen tavuklardan,
dağda ses yapınca gümbür gümbür gelen çığdan daha çok üstelik...
bir başımıza kurduğumuz dünyanın
sıcağı da soğuğu da biziz,
hayat üstümüze düşen kar taneleri,
hayal karşımızda tüten ateş
ve biz uzanıp tuttuğumuz ellerimiz,
ne kadar sıkı sarılırsak o kadar iyi
ve ne kadar kara batarsak gönlümüzle,
o kadar üşümeyiz...
kahveleri hazır et,
botlarımı giyip,
geliyorum,

melodi

dağları aştım geldim,
ellerimde çiçeklerle,
yüreğine serptim,
gül kokulu bahçelerine doğru uzandım,
kalbini dinliyorum,
hiç bilmediğim
ve çok sevdiğim bir melodi bu,

el arabası

bir el arabası,
bir gün parka gitmiş,
hava bozmuş,
herkes dağılmış evine,
el arabası
hala salıncak sırası bekliyormuş,