3 Mart 2017 Cuma

pamuk

bulanık bir suyun içinde aklım,
yanılgılarımdan bir ağ oluşturmuş, takılmışım,
pişmekte olan zamanıma
hançerler saplayarak temizlemek adına,
içini dışına çıkarmışım
güzelliğin karşısında oturmayalı bir hayli zaman oldu,
atılan pamuklar dahi kafamı yararken,
senden gelen taş,
yüreğimi hafifletiyordu,
bir kilo pamuk mu daha ağır
bir kilo demir mi deseler,
ben seni sevdiğimi söylerim,

2 Mart 2017 Perşembe

affet

güneşi beklerken
güneşin tam karşısında buldum,
kendimi,
bilmeden mucit oldum,
affet
kütüğüm yüreğinmiş
öyle dediler
bilmeden mülteci oldum,
affet
şair müsveddesi ruhum
içimde ki çamları devirmiş,
kağıt bulmak adına,
bilmeden cellat oldum,
affet
cüzdanımda ki sevgiyi
cebine koydum
bilmeden aşık oldum,
affet

ingiliz

taş olup,
başımdan vuruluyorum,
omzumdaki meleklerin günahına
kalemim yetmiyor,
biriktirdiğim harçlıklarım
ingiliz anahtarlarına gitti
ama
gönlümün vidalarını hep
ellerimle sıktım,
vicdanım kanlı,
ellerim kanlı,
gömleğim kanlı,
göz boyuyor mürekkebim,
biliyorum
aslında hiçte sandığım gibi
değilsiniz,
size sır saklasam,
hemen açığa çıkartırsınız,
gökyüzü olsam üstüme yağarsınız,
yahu siz beni öldürürsünüz,

metro

küf tutmuş bir demirden farksız,
artık fareler bile burun kıvırmış
metro raylarında ki eğlencelerden,
gittiğim şehirlerde
sağır ve dilsiz duygular,
katliam yapsam ruhum titremez

haber ver

henüz pişmekte olan bir düş,
beş dakika sonra haber ver,
nanesiz bahçelerden çıkmış halılarla
döşenmiş bir evin içinde
darmadağın sevgililer,
dört dakika sonra haber ver,
sürahisi kırılmış bir apartmanın en üst katından
sarkmış bir çift saç tokası,
elleri demire yetişmemiş,
saçları bir masal kahramanı gibi bir
çocuk,
yanlış hayata büyüyen,
üç dakika sonra haber ver,
deliliğin trafiğine saplanmış
üç tekerlekli yalanlar
ne kadar az konuşursan o kadar hayatta kalırsın,
iki dakika sonra haber ver,
yerlere serpilen kar taneleri,
yağdığına pişman
karardıkça kararan hava,
ay göründüğüne pişman,
bir dakika sonra haber ver,
eski sarı bir saman kağıdında
özlediğin kelimelerin eksik ve soğuk
üstelik çokta uzaklardasın,
eski de kaldın,
eskiden de,
güzeldin,
yüreğim pişti,
hadi soğutma,
gel,

zırh

bir yaşamın son,
bir ölümün ilk saniyeleri gibiydi,
gitmenin dayanılmaz saçmalığıyla
yoğrulmuş sanrısal bir çıkmazın azmi,
düşündükçe acıkan bir mideden arda kalan,
düşün de,
düşmüş
sarılacağı gülleri kendi elleriyle dikmiş,
algılayamadığı kötülüğü zırh gibi kuşanmış
kendini şair sanıp
atmış kendini,
ama sonunda
anlamış,
"insanlar güzel, ama uzaktan"

yörünge

küllerinden doğan sen,
küllerini seven ben,
aynı suçun, ayrı mahkumlarıyız,
bir hastanenin iki ayrı odasında,
iki ayrı dünyayız
lakin başımı döndürüyorsun,
yörüngen miyim kadın?

ispanya

kirlenmişim,
koparılan çiçeklerle boğuldum,
ispanyadan koşup gelen kızgın bir boğanın zincirinden hallice oldu
ölümüm,
ölüm,
beklediğim bir şeydi ama,
kovmadığım halde bacadan girdi,
mevsim kuş, uçup giden,
yanıldım, kış
evdekiler ne yapar ne eder soba yanmazsa,
söyleyinde,
ayaklarımı yaksınlar,
ama çorapları mı atmasınlar,