30 Ekim 2016 Pazar

deve kuşu

saçlarımdan dökülüyor yıllar,
koptukça her biri,
yitiriyorum
bir şeyleri,
insanları,
günleri,
sonra denize salıp huzurumu,
izliyorum bir tepeden,
boğuyorum ülkenin tatil cennetinde,
celladı oluyorum yaşamımın,
deve kuşu gibi
yerle bir olup,
toprağa gömüyorum başımı,

29 Ekim 2016 Cumartesi

yün

saçlarım uzamış,
sakallarım darmadağın,
yorgunum,
eski bir köy kasabasında dokunmuş,
keçi yününden bir battaniye ellerin,
ben şimdi,
ince bir örtü ile
üşüyorum,
soğuk
kış geceleri,

28 Ekim 2016 Cuma

cigara

kışı severdin,
soğukta cigaranı ellerini siper ederek yakardın,
konuşurken dudağında sigara ,
aşağı yukarı kıvılcımlar saçarak ilerlerdi,
konuştukların kalbime dokunurdu,
sanki salına salına uçan bir martıydın da
tüm şehir seni izlerdi
kış vakti,
gönlün güzel,
yüreğin yaralarla doluydu,
bir parça da benimle,
öyleydin işte,
bazen severdin,
konuşmayı severdin,
dinlemesini bilirdin,
insana,
insan olduğu için değer verirdin,
gözlerini kaybederek,
gülerdin

ışık

beni yüreğine öğrettikten sonra
daha fazla cümle içinde kullanmalıydın,
aklından geçerken takılıp düşmüşte olabilirim,
bilmiyorum
sözcüklerin geliyor aklıma
konuşurken ağznın aldığı şekli ve tatlılığı düşündükçe,
boynuna bir taşra kurup orada yaşamak istiyorum,
tanıdığım en güzel yabancısın,
cümlede ki ironi senin sayende güzel, bence, uzaksın,
seslenemicem sana
bilmiyorum nerede olduğunu,
ama yazabiliyorum,
bu güzel,
yüreğinle harmanla beni, ışık saç
saç ki
bulabileyim
seni,

24 Ekim 2016 Pazartesi

çatal

beklediğim tren gelmeyecek belki,
ama ben vazgeçmicem
tren raylarında fotoğraf çekilmekten
ve doğanın resmini çizmekten,
mütemadiyen ressamım bu sabah,
kahvaltı masamda,
bana maruz kalmayın,
rüzgar çıktığında önce kendinizi sakının,
tozdan tufandan,
tabi ki çatalla sadece yemek yenir,
ama olsun,
siz yine de saçmalayın,
benim tabelam söküldü yerinden
üstelik iki dükkan yanda falan da değilim,
müsvedde kağıttan yapılmış,
marinasız bir sandalım,
beklediğim yer de

çivi

duvardaki çiviye asıp kendimi,
takvim oldum,
her gün koparılıyorum,
bütün mektuplar isimsiz
hüzün kutumda,
bütün mektuplar,
boş,

23 Ekim 2016 Pazar

boğulmak

savrulmakta bir yere kadar
toprak olup gitmek kaderi,
ağaçtan düşen yaprağın,
boğulmak için,
ille de denize girmek gerekmez,
en çok karada boğulur da insan
ağaçlar arasında
yaşamaya çalışır,
insanla yaprak bu nokta da ayrılır,
birbirinden,

20 Ekim 2016 Perşembe

mandalina

belimi büktü yokluk,
deste deste diziyorum yalnızlığımı,
ben sisli soğuk havalarda pek üşümem aslında,
ama böyle havalarda yakar belediye,
kurduğum bütün cümleleri bir sokak lambasıyla,
üstelik buna çare olucak üç haneli telefon numarası bile yok.
geceleri kara çarşafa dolanmış faişe bir kadın karakteri oynayan sözde kocaman şehrin
çıktığım bütün sahnelerin de
kapalı gişe oynadım,
kalabalıktı adımlarım,
uğultuluydu kulaklarım,
ve ben kaçmak için onlardan,
hep acil çıkış kapılarını kullandım,
derdimin devasını kaybettiğim yerde
bir kedi bir köpekle kavga etti,
ve geçtiğin yoldan kokunu içime çeke çeke geçeli
sadece bir kaç dakika oldu,
çantamda,
bir kitap,
bir mandalina,
bir de sen
ile,

10 Ekim 2016 Pazartesi

yaprak

ruhun çiçek,
iklimin yok,
suya, minarele ihtiyacın yok,
her seferinde kökünü kazısanda,
her seferinde kurusanda,
yine filizleniyorsun,
renksiz, kokusuz, arsız
yabani bir çiçek gibi,
hiç bir terra rossa kabul etmez seni,
barınamazsın,
yüreğimden başka,
ben ise
gönlünden düşen bir yaprak olmuşum,
mevsimlerden olsa gerek,
olsun,
yine baharlar gelir,
yine çiçek açarım,
gönlün de,

7 Ekim 2016 Cuma

şair

hayatta hiç gitmeyeceğim bir yer de gördüm
benden yıllarca önce yaşamış şiirler yazmış ve ölmüş olan şairin dizelerini
ölüm sebebi verem,
orada yalnızdım ve ondan başka kimsem yokmuş gibiydi,
onun acısını benim acıma katarak hissettim
ve onunla beraber sanırım
bende oracıkta,
bir başıma
öldüm

vagon

bencillikle vefa arasında gidip geliyorum
istiklal de ki eski bir vagonla,
içimde insanlar taşıyorum
içimden insanlar taşıyor,
yeryüzünde bir su kaynağı bulmak için derine inmek gerekir,
o kara makinayı vücudumun bilmem kaç kat altına itiyorum da,
bir damla çıkmıyor yüzeye,

6 Ekim 2016 Perşembe

01.11

hortumlu bir karanfilin üzerinden atlayan kurbağa ile ilk öpüşmemizde
bir aile kanal değiştirdi,
evin tabloları ilk o zaman incelendi
ve duvarda ki takvimin ertesi günü doğum günümdü
çivi çakmayı da oldu olası beceremezdi,
saat yamuk duruyor...
sonbaharla birlikte bende yerlere saçıldım,
bahar temizliği gerekli sanırım yüreğime,
her şiir de geçmese olmaz bu
et parçası,
bir şehrin meydanı gibi,
bir avm'nin tuvaleti gibi,
bir stadın sahası gibi,
bir evin neşesi gibi,
bir arabanın yakıtı gibi,
olmazsa olmaz bu yürek denilen meret,
hortumlu bir karanfil kurudu bu yürekte,
üzerinden atlayan kurbağa öldü
ve duvardaki yamuk saat 01.11 de durdu,

1 Ekim 2016 Cumartesi

Dar alanda kısa paslaşmalar

"Ne kadar acı çekersen çek şunu hiç unutma çizilecek bi yer hep vardır ve çizecek bi yer. Ressam olur bazıları başkalarının kalbini kazıya kazıya ya da resim olurlar senin gibi kazına kazına."

filyos

bir filmin ilk dakikalarına benziyor deniz,
her şeyden habersiz,
sakin
ve
akşam,
bir şiir kitabını
andırıyor
doğa,
bir sevgili kadar
güzel
ve filyos
bir kadına benzer,